Aşk, Lacanyen psikanaliz penceresinden bakıldığında, bir metafor, arzunun jouissance’a boyun eğmesini sağlayan bir güç, bir illüzyon ve yaşamla bağ kurmaya yarayan bir araç olarak tanımlanabilir. Lacan’ın aşk üzerine yaptığı açılımları keşfedin.

Lacan ve Aşk: Eksiklik ve Arzu Üzerine
Lacan, öznedeki varoluşsal eksikliği öğretisinin merkezine yerleştirir. Bu eksiklik, ilksel sevgi nesnesinin kaybedilmesiyle ortaya çıkar ve özne olabilmek için kurucu bir işlev görür. Eksiklik arzunun temel şartıdır. Eksik olan, arzulanandır. Lacan, öğretisinin pek çok noktasında “aşk, sahip olunmayan bir şeyi, onu istemeyen birine vermektir” (Fransızca: "l'amour c'est donner ce que l'on n'a pas à quelqu'un qui n'en veut pas") der. "Öznenin sahip olmadığı bir şeyi vermesi", varoluşundaki eksikliği âşık olduğu kişiye hitap etmesi anlamına gelir. Lacan’a göre, bu, verilebilecek en büyük hediyedir.
Lacan ve Transfer: Aşk, Eksiklik ve Agalma
Lacan, VIII. Seminerini psikanalizin merkezindeki transfer ilişkisini incelemeye ayırır. Transfer, aşktır. Lacan, transferi incelemek için alışılmadık bir yöntem kullanır: Sokrates’in, öğrencileriyle kurduğu ilişkiye odaklanır. Sokrates, geleneksel öğretinin aksine, ders vermez. O, soru sorar. Bu sorular, cevaplayan kişiyi kendisindeki eksikliğe götürmeye yardımcı olur. Yani, Sokrates objektif bir bilgiyi bir kişiye aktarmaz, onun yöntemi, tıpkı psikanalizde olduğu gibi, eksiğe yapılan bir yolculuğa rehberlik etmeyi içerir.
Soruları cevaplamaya odaklanan kişi, varoluşundaki eksikliğe yaklaştıkça, Sokrates’e belirli bir transfer yapar. Bu noktada, Sokrates, kişinin varoluşuna dair cevapların adresi olarak görülür. Ancak burada doğru bir cevap yoktur; yalnızca doğru sorular vardır. Kişi kendi eksikliğine yaklaştıkça, Sokrates’e verdiği değer de artar ve en sonunda Sokrates, agalmaya eşdeğer bir varlık olarak deneyimlenir. Agalma, antik Yunanca kökenli bir kelime olup, genellikle değerli bir heykel, sanat eseri veya kutsal bir nesne için kullanılır. Lacan için agalma, obje a’dır. Psikanalizdeki transfer ilişkisinde analistin durduğu yer de işte burasıdır.
Lacan ve Aşk: Sevenin Arzusu ve Sevilenle İlk Karşılaşma
Lacan, VIII. Seminerinde aşk ilişkisinin taraflarını “seven” ve “sevilen” olarak ikiye ayırır. “Seven”, varoluşundaki eksiği hisseder, ancak tam olarak neye sahip olmadığını bilemez. Bu eksiklik, arzunun koşuludur: Arzulanan eksik olandır (Lacan, 1960-1961).
“Sevilenle” ilk karşılaşma her zaman beklenmedik bir şekilde gerçekleşir. Seven, bu karşılaşma ile birlikte kendi varoluşundaki eksikliği dolduracak olan değerli nesneyle, yani agalma ile karşılaştığı yanılgısını yaşar. Dolayısıyla varoluşundaki eksiği ona hitap etmiş olur. Ancak bu eksikliği gerçekten doldurabilecek tek nesne kayıp nesnedir ve ona erişmek imkansızdır (Lacan, 1960-1961). Bu nedenle, söz konusu durum özel bir yanlış anlamadır.
Aşk, sevgililerin ikiyken bir olma çabasıdır. Ancak sevgililer bu çabayı gösterirken, birbirlerinden tam olarak ne istediklerini bilmezler. “Sevilen” de, kendisinde neyin sevenin varoluşundaki eksikliğine denk düşebileceğini bilemez (Lacan, 1960-1961).
Aşk, Arzu ve Başka: “Benden Ne İstiyorsun?” Sorusu
“Seven,” “sevilenin” kendisindeki eksikliği doldurmasını ister. Bu talebi “sevilen”e bir soru olarak yöneltir: “Benden ne istiyorsun?”. Bu soru sorulurken, bir alt yazı geçer: “Benden ne istediğini söyle ki, onu sana vereyim. Ben, senin talebine denk olayım. Sendeki eksiği doldurmama izin ver, böylece senden sevgi alayım”.
“Benden ne istiyorsun?”, yani “che vuoi?” sorusu, öznenin çocukluğunda temel bakım verenlerine yönelttiği sorudur. Çocuk, Başka konumundaki ebeveynin arzusunun nesnesi olabilmek için, onun talebini karşılamaya çalışır. Bu noktada, çocuk, tekrar tekrar “Benden ne istiyorsun?” sorusunu sorar. İkiyi bir yapmayı amaçlayan bu soru, şimdi de “sevilen”e sevgisini vermesi için yöneltilir.
Bu süreçte, “sevilen”, Başka konumundadır. Bu anlamda aşk, Başkaya ne verebileceğini sormaktır: bütün taleplerin ötesinde bir yerde, Başkanın bu soruya nihai varlığı ile verdiği cevaptadır (Lacan, 1960-1961).
Lacan'ın Aşk Metaforu
Eksikler üzerinden oynanan bu oyun, eğer başarıya ulaşırsa, metaforik bir pozisyon değişimiyle sonuçlanır. “Sevilen”, bir noktada kendisine yöneltilen önemi önemsemeye başlar. Bu, aynı zamanda iki taraf arasında yaşanacak olan pozisyon değişiminin ilk adımıdır.
“Sevilen”, kendisine hitap edilen eksiği üzerine almaya, onu benimsemeye başlar. Yani, gerçekten de “sevenin” varoluşundaki eksikliği doldurabilecek kıymetli nesnenin kendisi olduğuna inanmaya başlar. “Sevilen”, bu transfere giderek daha çok dikkat kesilir. “Sevenin” ona yaptığı obje a olma atfını ne kadar kabul ederse, “sevenin” ona yönelttiği bu atıflar o kadar değer kazanır. Bir noktadan sonra “sevilen”, kendi biricikliğini ve kıymetliliğini bu atıflardan ölçmeye başlar. Yani, “sevenin” gösterdiği sevgi, kendi varoluşu için önemli hale gelir. Bir başka deyişle, bu atıflar, “sevilenin” varoluşundaki eksikliğe dair bir önem kazanır.
Bu noktada talep eden kişi değişir: artık “sevilen”, “sevenin” sevgisini talep eder ve ona “Benden ne istiyorsun?” diye sorar. Soruyu soran taraf değiştiği anda, pozisyon değişimi gerçekleşmiştir: artık “sevilen” “seven” olmuştur.
İlk durumda, “sevilen”, obje a olma atfını üzerine aldığı noktada kısa bir yanılsama aşktır. Ancak bu simetrik durum kısa bir süre sonra geride kalır çünkü hiç kimse obje a değildir. “Seven” de talebine karşılık bulduktan sonra bu gerçeği fark eder. Fark edişiyle beraber transferi de geri de çekilmeye başlar. İki tarafın birbirine yönelttiği talepler arasındaki simetri kaybolur. Lacan (1974), bu noktada aşkı “cinsiyetlerin üzerinde bir lanet” olarak tanımlar ve yalnızca psikanalitik diskurun aşka dair bir yenilik sunabileceğini belirtir (s.30).
Lacan (1960-1961) bu pozisyon değişimini aşk metaforu olarak ele alır.
Lacan, “sevenin” sevgi talebiyle “sevilene” yaklaşmasını, yanmakta olan bir şömineye uzanan bir ele benzetir. Ateşin ele sıçradığı an, yani “sevilenin” “sevene” yöneldiği an, aşk metaforu gerçekleşmiş olur. Bir başka deyişle, aşk, “sevilenin” kendi arzusuyla verdiği anlık cevaptır (Lacan, 1960-1961). Bu cevabın ardından pozisyon değişimi başlayacaktır.
Fink (2016), aşk metaforuyla oluşan diskur değişiminin, Lacan’ın “arzu, Başka’nın arzusudur” (“le désir est le désir de l'Autre”) şeklindeki sözünü yorumlamanın yollarından biri olduğunu belirtir.
Aşk: Arzuya Boyun Eğen Jouissance
Lacan (1962-1963), “yalnızca aşk, jouissance’ın arzuya boyun eğmesini sağlar” der (s.125). Jouissance ve arzu genellikle birbiriyle uyum içinde değildir, sıklıkla özneyi çatışabilecek isteklere sürüklerler. Öznenin, jouissance’ın nesnesi olarak belirlediği bir kişiye sevgi beslemesi zor olabilirken, sevdiği birini jouissance’ın nesnesi olarak deneyimlemesi de aynı şekilde zordur. Bu açmaz, aynı kişiye sevgi ve cinsel ilgi duymayı da oldukça karmaşık hale getirir. Lacan, aşkın bu açmaza kısa süreli de olsa bir çözüm sunduğunu söyler. Aşk, jouissance ve arzuyu ortak bir nesneye odaklayarak “jouissance’ın arzuya boyun eğmesini” sağlar (Tassara, 2020). Bu açıdan, özne aşk sayesinde cinsel ilişkinin imkansızlığına bir kamuflaj getirir (Salecl, 2002).
Aşk, Simgesel ve İmgesel Düzende
Aşk, simgesel düzenden aldığı destekle şekillenirken, imgesel düzende tomurcuklanır. Aşk ilişkisi, cinsiyetlenmiş kimliklere dair imgesel düzende ortaya çıkan "suretlerin" paylarına düşen rolleri oynamasıyla varlık kazanır (Soler, 2006). Fanelli (2014), aşk ilişkisinin imgesel düzen ile bağlantısını, Lacan’ın IV. Seminerinde ele aldığı üç farklı nesne kaybından ikincisi olan frustrasyon üzerinden inceler: Hiçbir nesne, orijinal sevgi nesnesi ile tam olarak örtüşemez; bu yüzden sevgi talebi sonsuz bir tekrara dönüşür. Yeni bir sevgi nesnesi bulunduğunda, bu nesne, orijinal kayıp nesneye eşitlenmeye çalışılır. Ancak, bu illüzyon ortadan kalktığında özne, talep etmeye devam eder ve arzu, onu her seferinde yeni bir sevgi nesnesi ile yeni bir illüzyon yaşamaya iter. Fakat, yönelinen sevgi nesnesi, orijinal sevgi nesnesine, yani varoluşun kurucu eksikliğini yaratan kayıp nesneye yine eşitlenemez. Öznenin bu yanılsamadan her uyanışı imgesel bir yaralanma anıdır. Bu yaralanma, frustrasyon terimiyle tanımlanır.
Arzunun Koordinatlarına Bağlanmak
Soler (2006), sevgiye dair talebin doğasının sürekli yenilenen, eskimeyen ve sonsuz bir tekrar içinde sürdüğüne dikkat çeker. Aşk, reel düzenden bir parça taşır ve bu sayede tekrarlayan bir yapıdadır (Lacan, 1972). Bu noktada, semptom ve sevgi benzer bir yapıyı paylaşır: Her ikisi de kompulsif olup kendini tekrar eder; aynı zamanda her ikisi de öznenin jouissance’ının belirli bir şekilde organize olmuş halidir.
Aşk’ın başka bir işlevi ise, özneyi sadece kendi jouissance’ına bağlamakla kalmayıp, aynı zamanda onu başka bir kişiye de bağlayarak sosyal bir bağın kurulmasını sağlamaktır (Soler, 2006). Bu bağ, eksikliği böylesine bir hitap ediş, öznenin kendi arzusunun koordinatlarıyla sıkı sıkıya kurduğu bir bağdır. Arzuya bağlanmak, yaşama bağlanmak anlamına gelir.
Kaynaklar:
Fanelli, C. (2014). Qu’est ce qu’une fille a à attendre de son papa? Association Lacanienne Internationale. https://www.freud-lacan.com/getpagedocument/10371
Fink, B. (2016). Lacan on love: An exploration of Lacan’s seminar VIII, Transference. Cambridge: Polity Press.
Lacan, J. (1960-1961). Transference: The seminar of Jacques Lacan, Book VIII (C. Gallagher, Trans.). https://www.valas.fr/IMG/pdf/THE-SEMINAR-OF-JACQUES-LACAN-VIII_le_transfert.pdf
Polat, M. S. (2020). A psychoanalytical study of women’s experiences related to early paternal loss and romantic relations [Master’s thesis, Middle East Technical University].
Polat, S. (2023). Kadın ve arzusu: Arzunun babadan partnere yolculuğu ve araştırma bulguları üzerinden analizi. In T. Gençöz (Ed.), Freud’dan Lacan’a vaka incelemeleri ve psikanalitik değerlendirmeler: Cilt 4 (pp. 183-230). Nobel Yayınevi.
Salecl, R. (2002). Love anxieties. In S. Bernard & B. Fink (Eds.), Reading seminar XX: Lacan’s major work on love, knowledge, and feminine sexuality (pp. 93-99). State University of New York Press.
Soler, C. (2006). What Lacan said about women: A psychoanalytic study (J. Holland, Trans.). New York: Other Press.
Tassara, P. (2020, May 17). The Lacanian field. In R. Litten (Chair), Reading Lacan's seminar XVII: The other side of psychoanalysis [Online seminar]. The London Society of the New Lacanian School.
Su Polat,
Şubat 2025
Comentários