top of page
Ara

Lacan ve Cinsiyetlenme II: Feminen ve Maskülen İlişkiler

Yazarın fotoğrafı: Su PolatSu Polat

“Lacan ve Cinsiyetlenme I: Lacanyen Psikanaliz Perspektifinden Cinsiyetin İnşası” başlıklı önceki yazımda, Jacques Lacan’ın 1972 yılında tanıttığı cinsiyetlenme tablosuna odaklanmıştım. Bu yazıda ise, Lacan’ın cinsiyetlenme tablosunun feminen ve maskülen yapıda konumlanmış özneler arasındaki ilişkiler açısından ne ifade ettiğini inceleyeceğim. Ancak önce, Lacan’ın cinsiyetlenme tablosu üzerine birkaç hatırlatmada bulunarak başlayalım.


Lacan'ın cinsiyetlenme tablosu: Maskülen ve feminen öznelerin simgesel düzende nasıl konumlandığını ve aralarındaki ilişkileri gösteren psikanalitik şematik diagram.
Lacan'ın Cinsiyetlenme Tablosu: Maskülen ve feminen öznelerin simgesel düzende nasıl konumlandığını ve ilişkilerini gösteren Lacanyen bir analiz. Bu tablo, kastrasyon kompleksi ve dilin cinsiyetlenmiş dinamiklerini açıklayan önemli bir psikanalitik araçtır.


Cinsiyetlenme Formülleri: Lacan’ın Feminen ve Maskülen Yapılar Üzerine Teorisi


Tablonun sol tarafı, maskülen yapıdaki öznelere, sağ tarafı ise feminen yapıdaki öznelere ayrılmıştır. Lacan’ın cinsiyetlenme tablosu, bu iki yapının simgesel düzende nasıl konumlandığını açıklar. Sol üst köşedeki formüller, maskülen yapının simgesel düzene yazılması sürecinde tabi olduğu kuralları, sağ üst köşe ise feminen yapının aynı süreçteki karşılığını içerir.


Maskülen Yapı ve Fallik Fonksiyon


Maskülen yapının formülleri, “biri hariç bütün özneler fallik fonksiyonun içerisindedir” şeklinde okunur. Bu evrensel formül, fallik fonksiyon kavramını anlamamıza yardımcı olur. İlksel baba (formülün “biri hariç” kısmında bahsedilen istisna), sınırsız hazza erişimi olan tek varlık olarak tanımlanır. İlksel baba haricindeki erkekler fallik fonksiyona dahil olur, yani hazza erişimleri kısıtlanır. Maskülen özneler, bu fonksiyonla ilişkilendirilir. İlksel baba, formüller için kuralın tanımlanabilir olmasını sağlayan istisnayı temsil eder.


Feminen Yapı ve Başka Jouissance


Sağ üst köşedeki formüller ise feminen yapıyı anlatır. Feminen özneler, maskülen öznelerin aksine, fallik fonksiyon dışında tanımlanan bir jouissance’a (acıyla karışan zevk), yani Başka jouissance’a da erişirler. Feminen yapının formülleri, tüm öznelerin fallik fonksiyona dahil olmuş olsa da, her birinde bu fonksiyona dahil edilmeyen bir parça bulunduğunu ifade eder.


Kastrasyon Kompleksi ve Simgesel Düzen


Tablo genel olarak kastrasyon kompleksi ve öznelerin simgesel düzene yazılma sürecini açıklar. Lacanyen psikanaliz açısından bakıldığında, maskülen ve feminen yapıların formülleri, öznelerin simgesel düzene kayıt olurken tabi oldukları iki farklı kurallar sistemini anlatır. Bu farklılığın bir sonucu olarak, her özne kastrasyon mantığına aynı noktadan maruz kalmamış olur. Maskülen ve feminen olma, Lacan’ın teorisi doğrultusunda, öznelerin dilin içerisinde nasıl konumlandıklarına göre belirlenir. Cinsiyetlenme oedipal dönemin mantığını kapsayan, fakat onun ötesine de geçen bir teorik kazanımdır.


Biyolojik Cinsiyet ve Psikanalitik Konumlar


Tablonun alt kısmına, yani maskülen ve feminen ilişkileri anlatan kısıma geçmeden önce bir hatırlatma yapmakta fayda var: Lacan, maskülen ve feminen konumları, öznelerin biyolojik cinsiyetlerinden bağımsız olarak ele alır. Bu, Freud'un biyolojik determinizminin ötesine geçen bir bakış açısını işaret eder. Lacan’a göre, biyolojik olarak erkek olan bir kişi, kastrasyon mantığının feminen haline, biyolojik olarak kadın olan bir kişi ise maskülen haline göre konumlanabilir. Bu anlayış, psikanalizde normatif kalıpların ve biyolojik cinsiyet tanımlarının geçerliliğini yitirdiğini gösterir.


Tablodaki Semboller: Lacan’ın Cinsiyetlenme Tablosundaki Anlamlar


Tablonun alt kısmı, feminen ve maskülen yapıdaki öznelerin (bu yazıda kadın ve erkek olarak ele alınacak, bu kelimeler biyolojik cinsiyetten ayrıştırılmış bir şekilde ele alınacak) simgesel düzende nasıl ilişki kurduğunu anlatır. Lacan’ın cinsiyetlenme tablosu, bu iki yapının birbirleriyle olan bağlantılarını sembollerle ifade eder.


Oklar ve İlişkisellik: Lacan’ın Simgesel Düzeni


Tabloda, ilişkisellik oklarla anlatılır; bir sembolden diğerine uzanan ok, iki sembol arasındaki belirli bir ilişkiyi gösterir. Sol tarafta yer alan ve üzerinden çapraz bir çizgi geçirilmiş S sembolü, bilinç ve bilinçdışı arasında tam olarak bölünmüş olan özneyi temsil eder. Bu sembol, maskülen yapıda konumlanmış özneyi simgeler. Lacan’ın çeşitli anlatımlarında, bu sembol cinsiyet ayrımı gözetilmeden tüm özneler için kullanılırken, burada özellikle maskülen ve feminen modların ayrıştırılmasına dikkat çekmek amacıyla kullanılmıştır.


İmgesel Fallus ve Maskülen Yapı


Tablonun sol tarafında yer alan Φ sembolü, imgesel fallusu temsil eder. Önceki yazımda fallus ve penis arasındaki farkları ele almıştım. Kısaca hatırlatmak gerekirse, penis, biyolojik bir organı anlatırken, fallus, imgesel düzlemde güce dair oluşturulan tüm izdüşümlerin toplamını ifade eder. Fallus, tablonun sol tarafına yerleştirilerek, maskülen yapıya atfedilir. Bu durumun okuması, “(biyolojik olarak) erkek olan kişinin (özne değil, kişi) penisi vardır” şeklindeki basit bir önerme ile değil, “maskülen moda göre cinsiyetlenmiş bir öznenin imgesel fallusu bulundurduğu varsayılır” şeklinde bir ifade ile yapılır. Bahsedilen, yalnızca bir varsayımdır, çünkü imgesel fallus penisin aksine herhangi bir kişinin sahipliğini iddia edebileceği materyal bir nesne değildir. 


Feminen Yapı ve Arzu Nesnesi


Tablonun sağ tarafındaki semboller, feminen özneleri temsil eder. Burada a, obje a’yı, yani arzunun nedenini ve arzuda ulaşılmaya çalışılan kayıp objeyi simgeler. Feminen yapıya ait bir diğer sembol olan “La”, Fransızcadaki feminen artikeldir. İngilizcedeki karşılığı “the” olan “La”, eğer var olsaydı,  “the woman” diye anabileceğimiz, tıpkı maskülen formüllerdeki ilksel baba gibi kurala istisnayı oluşturan,  “o” kadın olacaktı. Fakat bu imkansız bir pozisyondur. Bu sebeple tabloya üzeri çizilmiş olarak yazılır. Lacan, üzeri çizilmiş “La” sembolünü, her kadının kendine özgü bir kadınlığı olduğunu vurgulamak için de kullanır. (Bu konuda daha fazla bilgi için serinin ilk yazısına göz atabilirsiniz.)


S(Ⱥ): Dilin Sınırlarını Gösteren İmkansızlık


Tablonun son ögesi olan S(Ⱥ), Başka’nın eksiğinin göstereni olarak okunur. Lacan, S(Ⱥ) sembolünü, dilin sınırlarına işaret etmek amacıyla kullanır. Bu tanım bir imkansızlığa işaret eder, çünkü Lacanyen kavramlar ekseninde Başka’nın  eksiğine bir gösteren verilemez. Bu sembol, kadınların fallik düzlemde, yani dilin içinde yer alan cinsiyetlenmiş ilişkilerle elde ettikleri fallik jouissance’ın dışında, Başka jouissance’a erişebildiklerini anlatır. S(Ⱥ), dilin dışındaki alanı tabloya dahil etmenin bir yoludur.



Feminen ve Maskülen İlişkiler: Lacan’ın Cinsiyetlenme Tablosunda İlişkisel Dinamikler


Tabloda ele alınan “ilişkiler”, maskülen ve feminen öznelerin cinsiyetlenmiş karşılaşmalarını incelemektedir. Bu ilişkiler, bilinçli seçimler veya alınan konumlardan ziyade, bilinçdışındaki yerleştirmelere dayanır. Maskülen ve feminen özneler, cinsiyetleri üzerinden birbiriyle ilişkiler kurar; ancak bu ilişkiler bilinç düzeyinde değil, bilinçdışı düzeyde şekillenir. Tabloda ele alınan düzlem, esas olarak bilinçdışının alanındaki dinamikleri yansıtır.


Tablodaki İlişkiler: Oklar ve Dinamikler


İlişkilerden bahsettiğimizde, tablodaki okların çok önemli bir rolü vardır, çünkü her ok farklı bir ilişkilenmeyi temsil eder. Feminen tarafta yer alan “La” sembolünden iki farklı ok uzanır: biri S(Ⱥ)’ya, diğeri ise Φ sembolüne yönelir. Her bir ok, feminen öznenin kurduğu farklı ilişkileri ifade eder.


Başka Jouissance: Kadının Fallik Düzenle İlişkisi


S(Ⱥ)’ya uzanan ok, kadının fallik düzenin kuralına tabi olmamış tarafıyla olan ilişkisini anlatır. Kadın, burada başka bir jouissance türüyle, Başka jouissance ile ilişki kurar. Bu ilişki, maskülen özneden bağımsız bir deneyimdir. Kadın, söze gelmeyen, kelimesi olmayan, yolu cinsiyetlenmiş ilişkilerin herhangi bir yönünden geçmeyen bir tarafıyla ilişki kurar. Bu nedenle, bu ilişkilerin sembollerinin tablonun feminen tarafında kaldığını görürüz. Başka jouissance tamamen kadına ait bir deneyimdir.


Kadının Maskülen Yapıyla İlişkisi: İmgesel Fallus


La sembolünden Φ sembolüne yönelen ok, kadının maskülen yapı ile kurduğu cinsiyetlenmiş ilişkiyi simgeler. Kadın, imgesel fallusa yönelir ve onu bulundurduğuna inandığı kişiye doğru ilerler. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, kadının maskülen özneyle değil, imgesel fallusla ilişki kurduğudur. Maskülen özne, imgesel fallusun taşıyıcısı değildir, fakat kadın ona böyle bir anlam yükler. Bu noktada, herhangi bir öznenin imgesel fallusun taşıyıcısı olmasının imkansız olduğunu unutmamak gerekir; ancak burada bu durum -mış gibi bir kurgu olarak yaşanır.


Erkeğin Kadınla İlişkisi: Obje a ve Cinsiyetlenmiş Karşılaşma


Tablodaki üçüncü ok ise maskülen taraftan feminen tarafa, yani bölünmüş özneden a sembolüne doğru uzanır. Bu ok, erkeğin kadında var olduğuna inanarak cisimleştirdiği obje a’yla kurduğu ilişkiyi anlatır. Tıpkı maskülen öznenin imgesel fallusun taşıyıcısı olamaması gibi, feminen özne de obje a’ya eş değer olamaz. Ancak, bu cinsiyetlenmiş karşılaşma esnasında, her iki taraf da bir süreliğine bu gerekli yanılsamayı yaşar.



Cinsiyetlerin Maskeli Balosu


Lacan’ın “cinsiyetlerin maskeli balosu” (masquerade) terimi, cinsiyetlenmiş bir karşılaşmada kadın ve erkeğin özdeşleştiği sembolik rollerin sahte bir gösteriye dönüştüğünü anlatır (Soler, 2006). Bu, bir tür geçit töreni ya da şovdur. Cinsiyetlenmiş bir karşılaşmada kadın obje a’ya eş değer-miş, erkeğin de imgesel fallusun taşıyıcısıy-mış gibi konumlanır. Karşılaşmada, erkek, kadının erotize ettiği özelliğin imgesel fallus olduğunu bildiği için, bu hayali güç nesnesini taşımaya çabalar. Sosyal söylemin maskülenliğe atfettiği güç ve başarı kavramlarını benimseyerek, kendisini güçlü gösteren erkek, aslında fallusa yapılan güç atfını üzerine almaya çabalar. Bu durum, bilgi, para veya toplumsal statü gibi özelliklerle ilişkilendirilebilir. Sonuç olarak, maskeli balonun ilk katılımcısı, maskesinde bir “Φ” sembolü taşır.


Kadının Rolü ve Objeye Dönüşüm: “a” ve Feminen Yönelim


Balonun ikinci katılımcısı ise maskesinde “a”yı taşır. Kadın, erkeğin arzuladığı obje a’ya dönüşmeye çalışırken, sosyal söylemin feminenlikle ilgili çizdiği kalıpları takip eder. Bu süreçte, kadın zihnindeki kadınlık temsiline benzemek için çabalar. Ancak burada erkek ve kadının karşılaşmalarındaki yönelim farklılıkları önemlidir: Erkek, obje a’yı ulaşılacak bir fetiş gibi deneyimlerken (Monribot, 2013), kadınlar için bu durum geçerli değildir. Kadın, imgesel fallusa bir fetiş objesine yönelir gibi aşırı bir önem atfı yapmaz, fakat ona doğru bir eğilim söz konusudur.


Başka Olma Deneyimi ve Melankoli


Kadın, imgesel fallusu fetişize etmese de, “a” olma pozisyonunda, kendisini Başka gibi deneyimler. Bu, kadınların aşk ilişkilerine fazla değer verme eğiliminde olmalarına yol açabilir (Salecl, 2002). Bir kadının, partneri için obje a’nın temsili olamaması durumunda, Başka olma deneyimini kaybeder ve melankolikleşir. Aynı zamanda, “imgesel fallusu taşıyan kişi” pozisyonu, erkekler için de stresli ve çelişkili bir durumdur. Kadınların kendilerinde takdir ettikleri noktanın fallik fonksiyondan kaynaklı olduğunu bildiklerinden devamlı olarak imgesel fallusa sahip olmaya çalışıp, yine devamlı olarak bu çabalarından yenik ayrılırlar (Salecl, 2002).







Kaynaklar:


Lacan, J. (1972). L’étourdit. http://staferla.free.fr/Lacan/L'etourdit.pdf


Lacan, J. (1972–1973). On feminine sexuality: The limits of love and knowledge, Book XX. W. W. Norton & Company.


Monribot, P. (2013). “There is no sexual relation”: What does it mean? Clinical consequences of Lacan’s formulae of sexuation. ICLO-NLS Annual Seminar “The Names of the Real in the 21st Century”, Dublin.


Polat, M. S. (2020). A psychoanalytical study of women’s experiences related to early paternal loss and romantic relations [Master's thesis, Middle East Technical University].


Polat, S. (2023). Kadın ve arzusu: Arzunun babadan partnerye yolculuğu ve araştırma bulguları üzerinden analizi. In T. Gençöz (Ed.), Freud’dan Lacan’a vaka incelemeleri ve psikanalitik değerlendirmeler: Cilt 4 (pp. 183-230). Nobel Yayınevi.


Salecl, R. (2002). Love anxieties. In S. Bernard & B. Fink (Eds.), Reading Seminar XX: Lacan’s major work on love, knowledge, and feminine sexuality (pp. 93–99). State University of New York Press.


Soler, C. (2006). What Lacan said about women: A psychoanalytic study (J. Holland, Trans.). Other Press.








Su Polat,

Ocak 2025


Comentários


bottom of page